Menü

16 Aralık 2013 Pazartesi

Dilimin bağı, Elimin bağı, Zihnimin bağı..

   
     Söylenmemiş üzerinde bir karış tozla bekleyen onlarca sözcük, neyin yorgunluğudur anlayamadığım ellerimdeki şu görünmez bağların engeli, zihnimin kaosu..
     En az öğrencilerim kadar engelim var bu hayatta, en az onlar kadar içindeyim hayatın ve dışındayım. Zihnimi çekmecelerimi düzenleyebildiğim gibi düzenlemek isterdim. Zira insan kendini düzenleyemeyince eşyalarını düzenliyormuş, kendimde bunu gördüm. Ya bu ellere ne demeli? Neyin yorgunluğu ki bu? Üniversitede bir hocam zihin belki unutur ama eller unutmaz demişti. Üniversitede binlerce sözcük aktı ellerimden binlerce sözcüğü hafızasına kaydetmesi gerekiyordu ellerimin. Neden unuttu? Dilimdeki bu bağla ne yapacağım? Zihnimdeki kaosa ayak uydurmuş bu dili ben ne yapayım? Sözcüklerim birer mitolojik yaratık gibi üstü insan bacakları at. Çoğu insan neyden bahsettiğimi anlamıyor bile.

     Hangimiz sığ? Hangimiz derin? Yahut hangisi olmalı yaşamak için? Bunca engel ne zamandan beri benimle?
     Hergün zilyon tane soru soruyorum kendime. Laf lafı açıyor içimde, konu konuya bağlıyor, zihnim kaosa gebe.. Dil söyleyemiyor hiç birşey, eller kavuşmuş birbirine kafa kafaya vermiş dinlenmekte, zihin düşünceleri evirmekte çevirmekte çıkmaz sokağında beni yeyip bitirmekte. Anlayacağın benim derdim kendimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder